SEARCH BOX

SLIDER

Mutlu Yıllar

Uzunnn bir aradan sonra yeniden selamlar...
Kasım ayındaki meydan okuma bitince biraz ara vereyim dedim ama bu kadar uzun süreceğini tahmin etmemiştim.Blog dünyasını ve yazmayı çok özledim.Aralık ayı o kadar yoğun geçti ki hep misafir geldi gitti.Birazcıkta gezdim :):)Bu yüzden elim hiç değmedi.

İlk kez 2019'a girerken buralardaydım.Zaman hızlıca akıp gidiyor.Bu yılda iyisiyle kötüsüyle geçti.Benim için bu yıl hedeflerimin bir kısmını gerçekleştirme imkanı bulduğum genel olarak güzel geçen bir yıl oldu.Tabi babannemi de kaybettiğim ve uzun süre etkisinden kurtulamadığım ya da alışamadığım mı demeliyim bilmiyorum bir yıl olarak geçti.

2019'da;
Yemek yapmayı tam manasıyla çözdüm.İnsanlar benim için genelde yemek yapamayacağımı düşünürlerdi.
Temizliğe ve düzene daha da önem vermeye başladım.Özellikle düzen...Her şey yerli yerinde ve düzgün bir şekilde olacak.
Kod yazmayı iyice öğrendim.bütün yıl boyunca anlamadığım o kadar çok şey vardı ki şuanda kendi temamı kodlayacak ya da ufacık basit bir oyun yazacak kadar kod bilgim var.
Düzenli bir kitap okuma alışkanlığını da bu sene edindim.
Tüm yıl olmasa da özellikle son ay uyku düzeni açısından da biraz yol katettim.Artık önceki aylara göre daha erken kalkmayı başarıyorum.


Genel olarak bir önceki seneyle benzer şeyler yaşadığım bir yıldı.Bu sene kendime yeni hedefler koydum.Bunları gerçekleştirmek için dopdolu koca bir zaman var.
Şimdiden mutlu yıllar.....


Yarın, 365 sayfalık bir kitabın ilk boş sayfası!
Değerli anlarla ve bir kalbin bulabileceği tüm aşkla dolu bir hikaye yazın!




Kasım Ayı Meydan Okuması|10-Son-


En son gördüğün en güzel manzara neydi?

Aslında manzara denir mi bilemiyorum ama yukarıdaki çiçekleri kardeşim getirdi.Bende aldım masamdaki çiçekleri yanına koydum.Birkaç güne solup gidecekler ama şimdilik masamı süslüyorlar ve çok güzel görünüyorlar.Ne yazsam diye düşünürken bu çiçekleri fotoğraflamak aklıma geldi.Birkaç denemeden sonra bunları b fotoğrafı beğendim.Şimdilik en güzel manzaram bu çiçekler

Bu meydan okumayı yaptığı için Zeyneb'e çok teşekkür ediyorum :)

Kasım Ayı Meydan Okuması|9

Soğuk kış günlerine geçiş yapıyoruz artık. 
Bu kış günlerinde pişirip yemekten keyif aldığın bir tarifini paylaşır mısın? 

Mesela meşhur bir kekin, ya da kurabiyen var mı?

Olmaz mı? Çok severek yediğim,yapmasından da keyif aldığım bir tarifim var:Elmalı Kurabiye.....
Hazırsanız malzemelere geçiyorum hemen:
125 gram margarin ya da tereyağı
Yarım su bardağı sıvıyağ
Yarım su bardağı pudra şekeri
Yarım su bardağı mısır veya buğday nişastası-ben hep mısır nişastası kullandım-
Yarım su bardağı yoğurt
1 Paket vanilya
1 paket kabartma tozu
5-6 su bardağı un(unun markasına göre değişebilir)

İç harcı için:
3 adet orta boy elma(Ben genelde bol elmalı sevdiğim için sayıyı yüksek tutuyorum)
2-3 yemek kaşığı dolusu şeker
1 çay kaşığı tarçın

Nasıl yapılır?

Öncelikle size kolaylık olması açısından margarin ya da terağını biraz oda koşullarında bekletin.Aksi halde size zorluk çıkartıyor.Ardından elmaların kabuklarını soyun ve içlerini temizleyin.Ardından rendeleyin.Ben elmasını bol sevdiğim için fazla elma kullanıyorum.Elmayı rendeledikten sonra bir tavaya alıp ocağa koyuyoruz.Ben orta ateşte pişiriyorum genelde.Elmaları ocağa koyduktan 2-3 dakika sonra 3 yemek kaşığı şeker ekliyorum.İsteğe bağlı azaltıp çoğaltabilirsiniz.Elmaları ocaktan indirmeye yakın tarçınını koyuyorum.Ama fazla tarçın tadı gelmesini istemediğimden bazen ölçüden daha az koyarım.Hiç süre tutmadım ama yaklaşık 8-15 dakika elmalar için yeterlidir.Emin değilim.Ben genelde göz kararı pişiriyorum.
Ardından elmalar biraz dinlenip soğurken bende hamura geçiyorum.Tüm malzemeleri bir kaba alıyorum.Hepsini karıştırdıktan sonra unu elekten geçirerek yavaş yavaş ekliyorum.Hepsini bir anda eklemeyin.Ve kurabiyelerinizin kıtır kıtır olmasını istiyorsanız hamurunu az yoğurun.
Hamurdan biraz biraz alıp bir merdane yardımıyla açın.Çok kalın ya da ince olmasın orta her zaman idealdir.içine biraz elma koyun ve kapatın.Yağlı kağıt serdiğiniz bir tepsiye dizin.Ben bizim fırında 180,bazende 200 derecede pişiriyorum.
Pişmesi içinde süre tutmadım ama üzeri hafif kızarmış olduğunda fırından alıyorum.

Kasım Ayı Meydan Okuması|8

Neden blog yazıyorsun? Bloğu sevme sebebin nedir?

Bloglarla tanıştığımda henüz ilkokuldaydım.O dönem sınavım vardı ve arada bir yazı eklerdim.Günlük gibi bir şeydi anlayacağınız.Daha sonra ilgilenemediğim için kapattım.Liseye başladığımda tekrar açtım biraz daha yazım vardı diğer bloga kıyasla.Ama onunla da ilgilenemedim.Blog yazmak ve devam ettirmek sabır işiydi.
Geçen yıl mayıs ayında hiç aklımda yokken blog açtım.Aslında bir anda verdiğim bir karadı.İsim düşünmek vs. en fazla 10 dakikamı almıştır.

Ben her şeyi planlayarak yaşayan insanım.Bu yüzden de hep yazarım.Yazmayı sevmem bundan ötürü galiba.Blogla tanışmadan öncede yazıyordum.Ama bu kadar fazla değildi elbette.Hala birçoğunu saklarım.Bir kısmı da taşınmalarda falan arada kaynadı.Yazmak insana kendini iyi hissettirdiği için yazmayı seviyorum.Ama bloglara yazmak daha bir keyif verici oluyor çünkü yazdığım yazılar hakkında ortak düşünceleri paylaştığımız insanlar var burada.Dışarıda bu tarz konular hakkında pek konuşulmuyor.Topluca birçok etkinlik yapıyoruz.Benim çevremde bu tarz şeyleri yapacağım insanlar bulunmuyor maalesef.....
Bazen gündelik konuların dışına çıkmıyor sohbetlerimiz.Ama burası başka.Bu yüzden blog yazmayı ve blogları seviyorum.

Ağaç Ev Sohbetleri #10


Korkunç veya anlamlandıramadığınız olaylar yaşadınız mı? Biraz da korkalım!

Paranormal olarak bir şey yaşamadım çok şükür.Çünkü böylesi olaylar dinlediğim hikayelerden biliyorum beni çok etkiliyor.Zaten hayatımda 4-5 korku filmi izlemişimdir.Hatta en son izlediğimde lisedeydim ve keşke izlemez olsaydım dedirtmişti bana.Bu yüzden de korktuğum ve anlamlandıramadığım bir olay yaşamadım açıkçası.Sadece anlatıla gelenlerden hikayeler biliyorum.
Onun dışında köpeklerden korkarım.Hemde fazlasıyla.Onun için lise hayatımın 3 yılını uzun yoldan okula gidip dönmekle harcadım.Genelde hayvanlar alemindeki canlılardan korkarım.Örümcekler,böcekler vs........
Birde tek başıma akşamları evde kalamıyorum.Bundan kastım yatarken.Çünkü sürekli birileri vardı yanımda.Daha doğrusu tek başıma kalmayı hiç deneyimlemedim.Belki de bu yüzden korkunç geliyor bana.

Kasım Ayı Meydan Okuması|7

Hayatında seni yönlendiren en belirgin duygun nedir?

Bir şeyleri sürekli kafaya takıyor olmam hayatımı hep etkiliyor maalesef..Tabi bu duygunun iyi gönleri de var.Bana göre bazen mutlu olmak kadar üzülmekte gerek.Ama bir şeye takıldım mı bırakamıyorum.Mesela beni üzen bir olay olduysa bunu hep takıntı haline getiriyorum.Bir kere olduysa bir daha neden olmasın diyorum.Hafızam kuvvetli olduğundan bir şeyleri çabuk unutamıyorum da.Bir yakınımı kaybettiğimde onunla ilgili anılarım hep ve her zaman gözümün önüne geliyor.Herkes ölenle ölünmez der ama bu benim için geçerli değil mesela.Uzun bir süre sadece o kişiyi düşünüyorum.Acaba şuan yaşasaydı ne gibi anılar biriktirirdik diyorum kendi kendime.Bu birazda ölümü düşünmeye itiyor beni.Ama hayatın bir gerçeği de bu.
Mesela dışarıda yaşamak zorunda kalan insanları düşünüyorum bazen.Onlar için elimden ne gelebilir diye düşünüyorum.Bu insanlara yardım yapmayı tercih etmeyen insanları bile düşünüyorum.İnsanlar şöyle olsaydı hayat böyle olurdu gibisinden düşünceleri kendimde kuruntu yapıyorum.
Bu duygunun iyi yanı da var bence.Dedim ya her şeyi takıntı yapıyorum diye.Bu beni birazda insanların yerine koymaya itiyor.

Kasım Ayı Meydan Okuması|6

Bir şehir olsan hangi şehir olurdun? Neden?

Çok şehir gezmişliğim yok ama Ankara olurdum.Her gün farklı bir havayla insanları şaşırtırdım.Bir gün güneşliyse hava diğer gün karlı olmaması için hiçbir sebep yok.Ha birde her akşam burunları sızlatan o ayazını da unutmamak gerek.
Ankara'ya öyle yakışırdı ki kar...
Asfaltlar ışıldar...
Yalanlar...
Şimdi ve sonra ne zaman ankara'ya kar yağsa
Elim gönlüm, çocukluğum buz tutar.
Yılmaz Erdoğan
Bir deniz manzarası olmasa bile doyumsuzca bakılacak çok güzel bir manzarası var:Anıtkabir....Mavi denizi olmasa bile boğuluruz mavi gözlerin içinde.Varlığıyla aydınlatır bu şehri.
Bir Kalesi var.Oraya çıksan Tüm Ankara ayaklarının altında kalır.Yokuşu insanı yorar ama Ankara için buna değer.
Ankara herkese kucak açar.O kadar büyük bir şehirdir ki binlerce farklı insanı bağrına basar.Mesela Kızılay'ın kalabalık caddelerinde kaybolabilirsiniz.Her gün binlerce kişi geçer bu yollardan...Binaları renksizdir genelde ama insanların hayatları hep renklidir.
Bende tarçın sende ıhlamur kokusu
Yürürüz başkentin sokaklarında
Cemal Süreya
Ulusta Hacı Bayram var.Her gün bir sürü insana kapılarını açar.Tam yanında bir Tapınak ile insanlara dinler arası hoşgörüyü anlatır.Cuma günleri ayrı bir dolup taşar.Birçok insan ibadet için gelir.
Genelde siyaset yeridir Ankara.Biraz insanlara da yansımıştır bu durum.Ama kimse kimseyi yargılamaz.Caddelerinde akıp geçerken zaman herkesin hikayesini içinde barındırır.Kimine ana kimine baba olur bu şehir.
Ey insan arşı yayla! Ey bozkır! Ey Ankara!
Seslen bana:Ben senden nasıl uzak yaşarım;
Bahtım,senin bağrından ayrıldığım an kara,
Ben sendeki gözlerden feyz alarak yaşarım.
Behçet Kemal ÇAĞLAR

KASIM AYI MEYDAN OKUMASI|5

Gözünü kapat ve hayal kur, şu an nerede olmak ne yapmak istiyorsun, anlat bize.
Hava güneşli,gün ışığı perdeleri açmadan bile kendini hissettiriyor.Dışarıdaki insanlar erkenden kalkmışlar,yapacakları işlerin telaşındalar.Bizim evde herkes yeni yeni uyanıyor.Şuan köyümüzdeyiz.Tüm akrabalar bir arada olduğundan bir hayli kalabalığız.Köyde çok büyük bir evimiz var akrabaların birçoğu orada kalır.Bu yüzden kahvaltı hazırlamak baya yorucu olabiliyor.Annemle birlikte,yazları ekilen bahçeye gidip;domates,biber ve diğer yeşilliklerden toplamışız.Kahvaltı hazırlarken evdeki diğer kızlarda yardım ediyor bize.Kahvaltıda çok konuşuruz biz.
Yine öyle bir şekilde birbimizle muhabbet ediyoruz.Ardından herkes işinin başına geçiyor.Amcamların hayvanları var.Bilirsiniz şehirde büyüyen küçük çocuklar görünce heyecanlanıyor.Ben genelde çocuklarla ilgilenirim.Onların başında ben varım bir yandan da oyunlar oynuyoruz.Öğlen vaktine doğru köydeki komşulara oturmaya gidiyoruz.Baya okuldan işten muhabbet ettikten sonra eve geçiyoruz.Evde yemekleri hazırlamışlar bile.Bu demek oluyor ki akşam yemeği gezenlerin üstüne kalıyor.Küçükler öğlen uykusuna yatmış yapılacak iş yoksa o zaman herkes bir köşeye çekilir.Bende okumak için valizimde getirdiğim kitaplardan birini okumaya başlıyorum.Bir saat falan kitap okuduktan sonra evin önündeki bahçede yılların ağaçlarının gölgesinde hep birlikte bir çay içiyoruz.Bu hergün bıkmadan yaptığımız bir şey. Bahçede bir salıncağımız var.Büyük küçük demeden sallanırız.Bende özellikle küçüklerin olmamasını fırsat bilip hemen salıncağa yöneliyorum.Köy hayatında boş zamana az rastlanır.Bu yüzden kendimizi böyle mutlu ederek o zamanları harcıyoruz.Ardından öğlen vakti geçince akşama ne yapılacağı tartışılıyor. Kararlaştırıldıktan sonra hazırlıklara başlıyoruz.Bir sürü yemek yapacak insan olunca hemencik bitiyor hazırlık faslı.Yemekler yenilince mutlaka çay içilir özellikle akşamları.Yine öyle yaparken öğlen vakti gittiğimiz komşularımız bize geliyor. Bizde komşuluk böyledir.Onlar bize gelir biz onlara gideriz.....Tabi köyde herkes birbirini tanıdığından evimizde misafir eksik olmaz.Aile gibiyizdir.
Ve akşam olunca herkes yerlere serilmiş yataklara yatar.

Köy hayatını seviyorum ben. Bu yüzden köyü canlandırmak istedim de oek oldu emin değilim 😊

Kasım Ayı Meydan Okuması|4

Gün içinde, her ne kadar yaşamlarımızın zorluğuna rağmen yine de arada bizi mutlu edecek "Küçük Sevinçler" yaşıyoruz, 
bugün seni mutlu eden küçük sevinçleri yazar mısın?

Yeni bir güne uyanmak ve şükür ederek güne başlamak büyük bir sevinç bence.
Bir ailenin olması,onlarla birlikte karnını doyurmak günün sana verdiği küçük sayamayacağım sevinçler.
Gün içinde ki küçük sevinçlerime gelirsek;bugün erken kalktım.Oysa çok geç yatmıştım 2 gibi.Hatta sabah kim bilir kaçta kalkarım diyordum.Hem uykumu iyi almıştım hemde oldukça dinçtim.Ankara'da havalar çok karışık bir gün çok soğuk oluyorsa diğer gün günlük gülistanlık oluyor.Ben havayı yine kapalı sanıyorken perdeyi açtığımda oldukça masmavi gökyüzüyle karşılaştım.Hem havanın güzelliği hemde güne pozitif başlamış olmak günün diğer kalanını da etkiliyor.Evi büyük bir istekle temizledim.Bu bile beni mutlu etti.
Ardından blogum için tasarladığım bir temam vardı.Bir sorun çıkmıştı ve o sorunu hallettim bugün.Yakında o temayı kullanmayı düşünüyorum.Kardeşim geldiğinde çok mutluydu.Sınavdan yüksek almış.Taktir alırım inşallah diye havalara uçuyordu.Okulla arası pek iyi değil.E haliyle bir abla olarak bu durum beni de mutlu etti.
Akşam ailenin diğer üyeleriyle bir araya gelip tekrar yemek yemek güzel bir mutluluk.Ve rahatça yastığa başını koymak gün içinde yaşadığım son küçük sevinç.

Kasım Ayı Meydan Okuması|3

''Şuan aklına ilk gelen 'seviyorum' dediğin şeyler neler? 

Bir liste yapsana bakalım neler çıkacak ortaya?''

İlk aklıma gelen çiçekler oldu.Muhtemelen masamı süsledikleri için.Ama yetiştirmeyi de çok seviyorum.Birkaç tür var evimizde.Menekşe,Kaktüs vs..
Ardından erken kalmayı çok seviyorum ama bir türlü beceremiyorum.Hep imrenmişimdir erken kalkanlara.Bir kere gün bana yetmiyor.Zaten bu yüzden erken kalkmayı seviyorum ama yapamıyorum....bana bu konu da öneriniz varsa bekliyorum;Alarm kurmak dışındakileri...
Ders çalışmayı seviyorum ama ilk başlarda bir isteksiz oluyorsun sonra alışınca bırakamıyorsun.Bu işin sırrı rayına oturtmakta...Birde sevdiğin derslerse tam manasıyla beni kendine çekiyor.
Blog yazmayı seviyorum.En başından beri yazmaya karşı bir ilgim vardı.Çocukken bunu bir defter yardımıyla yapardım.Blogları keşfedince(2012) buraya aklıma estikçe yazdım.Aslında 3-4 defa blog kapattım ilgilenemedim diye..
Pinteresti çok seviyorum.Genelde kıyafetler için ya da ev dizaynı için bakıyorum.Ama birçok konu da yardımını aldığımda oldu.
Kırtasiye ürünlerine deli gibi ilgim var.Olsa bile bir tane daha almak istiyorum.Özellikle renkli kalemleri ve postitleri görünce kendimi kaybediyorum.Son zamanlarda bir sürü güzel ajanda da çıkmaya başladı.Onlara da yavaş yavaş ilgim oluşuyor :)
Yemek yapmayı seviyorum.Öncesinde yemek ve ben bir araya gelmeyecek ikiliydik ama annem sorumlulukları üzerimize atınca yemek yapmayı artık öğrendim.İleri de bir öğrenci evinde yaşasam hiç zorluk çekmeyeceğim kesin.
Yatkın olduğum için dil öğrenmeyi de seviyorum.İngilizce dışında Rusça'ya ilgim var.Bir ara Rusça'da selamlaşmayı kendini tanıtmayı halini hatrını sormayı iyi öğrenmiştim de bırakınca her şey uçup gitti...
Yağmurlu havalardansa güneşli havaları çok seviyorum.Bazen gün doğumunda uyanıyorum.Duvara vuran o güneş ışığı çok güzel bir ortam oluşturuyor....


Kasım Ayı Meydan Okuması|2



En Sevdiğiniz Sesleri ve Kokuları Yazar Mısınız?

Galiba ben en çok anne kokusunu seviyorum.Cidden bir kaç yazımda daha annemin benim en birinci önceliğimde olduğunu dile getirmiştim.Kaç yaşında olursam olayım korktuğum da anneme sarılarak yatacağım.Çünkü onun kokusu insana huzur veriyor.
Anneme sorsanız o da evlat kokusu der.....
Yine annemin pişirdiği yemeklerin kokusu bir başka oluyor.Tamam yeri gelince bizde yapıyoruz ama annem yaptığında hem tadı hem de kokusu farklı oluyor.İşte anne yemeği kavramının sonucu......
Diğer bir sevdiğim koku ise;güzelce alınan bir duştan sonra gelen o koku bence.Kullandığımız şeylerin etkisi vardır elbette ama bu rahatlamayla gelen güzel bir koku.

En sevdiğim seslere gelince hepimiz sevdiğimiz şarkıcıları koyarız muhtemelen.Haklıyız da.Ben daha çok sözlü olmayan müzik dinliyorum.Hatta sözlü şarkıların bu versiyonlarını buluyorum.Son zamanlarda en çok Enya dinliyorum.
Birde size konuşma çağına yeni gelmiş ama henüz konuşamayan  bebeklerin seslerini çok seviyorum.Garip garip sesler çıkarıyorlar ya bir süre sonra onlara uyum sağlamak için bende aynısını yaparken buluyorum kendimi.


Ağaç Ev Sohbetleri-9


Rüya görüyor musunuz? Görüyorsanız, ne tür rüyalar görürsünüz? Rüyalarınızı hatırlıyor musunuz? Sürekli olarak gördüğünüz rüyalar var mı?

Elbette görüyorum.Sanırsam rüya gören azınlığın içinde olduğum için şanslıyım.Çünkü rüya görmek kötü bir şey değil.En azından uzmanlar öyle söylüyor.
Ben hep ortaya karışık rüyalar görüyorum.Her gece kuşkusuz rüya görürüm.Bir çoğunu da her şeyiyle hatırlarım.Bazı geceler ki genelde uykumu tam alamadığım zamanlar;gördüğüm rüyalar karışık olur ve yarım yarım hatırlarım.Birde eğer korkunç bir rüya gördüysem ve uykudan sıçrayarak kalktıysam o rüyanın etkisinden uzun bir süre kurtulamam.Hatta yıllar önce gördüğüm korkunç rüyaları bile hatırlıyorum maalesef....
Genelde rüyalarım o gün yaşadıklarımla alakalı şeyler oluyor.Bilinçaltıma nasıl işliyorsa artık :)Bu yüzden konuşurken;korkunç konuları konuşmaktan,film izlerken de korkunç şeyleri izlemekten kaçınıyorum.Çünkü anında rüyalarıma gireceklerini biliyorum..Her gördüğüm rüya için rüya tabirlerine bakıyorum.Kimilerine saçma gelebiliyor ama benim gördüğüm rüyalar çıkıyor.İnanmamın en önemli nedeni bu sanırsam.Birde kimseye anlatmayın derler manası iyi değilse anlatmam ama iyiyse tüm aileye tekrar tekrar söylerim.
Sürekli gördüğüm rüyalar genelde ölümle alakalı oluyor.Nedenini bilmiyorum.Onun dışında  dersler ve sınavlarla ilgili sürekli rüya görürüm.Hatta bu zamanlarda kısır döngüye giriyorum.

Ağaç Ev Sohbetleri-6


Herkese selam.. Yaklaşık 8-9 gündür bilgisayarım bozuktu.Bu yüzden önceki haftanın konusu kaçırdım.Tam sorun halloldu derken bu hafta yine aynı durum yine başıma gelince artık telefondan devam edeyim dedim.

Ağaç evin bu haftaki konusu: Söz, nişan, çeyiz alışverişi, kına gecesi, fotoğraf çekimleri, düğün salonları ve hepsinin arkasındaki şatafat düşkünlüğü… Ülkemizdeki düğün adetleri hakkında neler düşünüyorsunuz? Sizin hayalinizdeki düğün nasıldır?
Evlenmemiş ve bu deneyimleri yaşamamış biri olarak bukonudaki düşüncelerimi aktaracağım...

Son 5 yıldır her yıl bir düğün yapıyoruz.Hep erkek kuzenlerim evlendi.Ilk kuzenim evlendiğinde yıl 2014'tü.İlk kez erkek tarafı oluyorduk.Bu yüzden kız tarafı ne istediyse tamam dedik.Kız tarafının istekleri de az değildi.Ama gençler bir kere evleniyor diye masrafı da düşünmedik.Sonuç ne oldu biliyor musunuz?
Kız tarafı nişanı aile arasında yapalım dedi kabul ettik.Bu bir kez oluyor dedik en iyisi olsun dedik.Ona göre en iyilerini aldık.
Sonra kız tarafı herkesin olacağı bir nişan istediklerini belirttiler.Bizim tarafı biraz sinirlendirse de tamam dedik.Bir nişan elbisesi için Bir aya yakın tüm Ankara gezildi.En iyi salon tutuldu.Çerez vs. saymıyorum.Neyse bunu atlattık artık darısı düğüne dedik.Bu sefer ev konusu açıldı.Damat beyin evi yok denildi.Kuzenim ev aldı.(Kardeşlerininde yardımıyla).Sıra düğüne gelecekti ki kız tarafı biz Ankara'da kına gecesi istiyoruz dediler.Yarısı onlardan yarısı bizden masraf karşılandı.Kına gecesi yapıldı.Ardından düğün Sivas'ta olacaktı.Sivasta da bir kına gecesi yapıldı.Bunu biz karşıladık.Diyorum ya ilk defa erkek tarafı oluyoruz.Birazda acemiyiz.Düğün 3 gün olur bizim burada.Üç günde pişirilen yemeklerin hesabını yapmıyorum.Birde gelin olacak kız tam tamına 3 aya yakın gelinlik aradı.Koskoca Ankara'da bir gelinlik beğendiremedik.
Sıra ev döşemeye geldi aynı sorunlar yine devam beğendiremedik mobilyaları.5 yıldır hala aynı şeyi söylüyor kuzenimin eşi.Bu mobilyaları sevmiyorum diyor.Oysa o zaman alırken tamam demişti.Kimsede karışmadı onun evi olacak diye.

Diğer kuzenlerimde de buna benzer olaylar yaşadık.Eskiden evlenenlerde görüyorumki bunlardan birisi de benim annem:hala çeyizindeki halıları kullanıyor.Çeyizindeki birçok şey duruyor.Şimdiki evlenenlerde 4-5 yıl oturuldu mu bir koltuk takımının üstünde eskidi oluyor hemen.Bir borç bitmeden diğer yapılıyor.

Bu haftanın konusuna gelirsek:
yetiştiğimiz toplum  bir düğünü gerekli görüyor.Hepimiz böyle bir toplumda büyüdük.Düğün bir yandan saçma bir yandan doğru bir şeymiş gibime geliyor.Her yörenin kendine ait bir düğün kültürü olsa da artık belli tarzda düğünler yapılıyor.Çok bir yöresel düğün adeti kalmadı bana göre.Şimdiki gençleri de anlıyorum.Kimse düğünü köyde olsun istemiyor ya da at üzerinde yeni evine gelmek....Banada bunlar saçma geliyor.Ama o dönemi göz önüne alırsak kızlar için çok önemliydi bir ata binmek.Şimdi de ata değil arabaya binmek var.Salonun en iyisi olsun,gelinliğin-damatlığın en iyisi olsun,hayatında bir kez bile araştırıp sormadığı tarihini bilmediği kalelerde,göllerde düğün fotoğrafı olsun.....
Şuanda önümüze tabakta ne konduysa onu yiyoruz.Kimseye düğün yap ya da yapma bunlar saçma diyemem.Şu dönemde her şey pahalıyken düğünlerinde pahalı olmasına şaşırmıyorum.Ama gösteriş dediğimiz şey bambaşka bir şey.Eğer bir insanın içinde gösteriş yapmak varsa bunu hayatının her alanına yansıtır.Bunun için düğünleri suçlayamam.Ünlülere bakın örneğin;taktıkları pırlantalar bir-iki milyon.Düğünleri genelde çırağan sarayında...Evlilikleri 3-5 ay sürüyor.
Ünlüleri bir kenara bırakırsak çevremizde de böyle insanlar yok değil.Onlarda kendi sınırlarını zorlayarak gösteriş yapma peşindeler.Çoğu genç zaten bir kere olacak en iyisi olsun diyor.Bu yüzden masraftan kaçınmıyor.Sonra borç ödemekten geçim sıtıntısı çekiyorlar.Birçok evlilikte yine para yüzünden borcu bitmeden sonlanıyor.

Benim nasıl bir düğün istediğime gelirsek;bu konuyu hiç düşünmedim tamamıyla akışına bırakmıştım.Ama arada birkaç detay görünce heveslendiğim ve bunları yaparım dediğim şeyler olmuştu.Hep nişanına gelenlere ağaç fidanı hediye eden çiftler görmüştüm.Bu çok hoşuma gitmişti.Ama düşününce kaç insan götürüp o fidanı dikecek?Hatta bir çoğu eleştirecek kenara atacak.Okuma kitabı hediye edenleri gördüm.Kitap fiyatları başını aldı gidiyor.Hadi paran var diyelim.Kaç insan açıp o kitabı okuyacak?Tüm bunları düşününce o insanlar için masrafa girip düğün yapmak saçma geliyor.Daha doğrusu 2-3 saatlik bir şey için binlerce liralık masraf saçma geliyor.Ama insan düğünlere gidipte güzel bir şey gördü mü düğün yapmaya da hevesleniyor.
Ama aklımın hala bir ucunda tüm bunlar.
Düğün tek taraflı olan bir şey değil.Elbette eşim olacak insanında düşünceleri önemli.Belki düğünümüzde çalgılar olsun ister ama ben en yakınlarımın düğününde bile çıkıp oynayan insan değilim.Belki benim yukarıda söylediklerimi onaylamaz.Belki her şeyin en iyisini yapıp gösteriş yapmak ister.Tüm bunlar şuan aklımı kurcalayan şeyler.Ben minimalizme aşık bir insan olarak bunları kabul etmem.Eşim olacak insan israr eder.İşte o zaman bir ara yol bulmak zorunda kalacağız.O yüzden düğünü akışına bıraktım.Ama umarım gönlü de aklı da benim gibi düşünen birine denk gelirim de bunlar hiç yaşanmaz.

Son olarak söylemek istediğim bir şey var:
Gösteriş, dediğim gibi insanın içinde olan bir şey.Bunu bir kenara alıp sadece düğünü göz önünde bulunduralım.Bugün yaşadıklarımızın ileride nelere yansıyacağını bilemeyiz.Mesela düğün videosu ya da fotoğraf albümü...Ben çocuklarım büyüdüğünde eşimle ve çocuklarımla açıp düğün videomuzu izlemek ya da fotoğraflarımıza bakmayı çok istiyorum.Kendimi düşünüyorum da annemle babamın düğün fotoğraflarına bakınca çok mutlu oluyorum.
"Aaaa annemin gelinliğine bak!
Babamın saçlarda fena gitmiş anne...
gibi yorumlar yapıyorum.Nedensizce mutluluk veriyor.Ellerinde o günlerden kalan 3-5 fotoğraf var.Onunla da mutlu oluyorlar.Birgün bizde öyle olacağız bence.



Ağaç Ev Sohbetleri-4



Özgür olduğunuzu düşünüyor musunuz? Özgürlük sizin için ne anlam ifade ediyor? Size göre özgür olmanın sınırı nedir?

Özgürlük kelimesinin anlamı da kendisi kadar geniş olduğunu düşünüyorum.Çünkü bu kelime bir çocuğa bir gence bir yaşlıya daha doğrusu bir canlıya farklı anlamlar çağrıştırır.Mesela bir çocuk için oyun oynadığı her gün özgürlüktür. Annesinden izin alıp yediği dondurmalar onun için birer özgürlüktür.
Biz zamanla büyüdükçe bu kelimenin anlamı da bizimle büyüyor.Hatta farklı kalıplara bile bürünüyor.
Çocukken yaz tatillerini iple çekerdim.Okulun olmadığı,derslerin olmadığı zamanlar benim için özgür olduğum en güzel günlerdi.
Biraz daha büyüdüğümüzde oyun oynamak aklımıza düşmezken,sınavlardan kurtulduğumuz o anlar bizim için özgürlüktü.

Biz özgürlüğün sadece insanlara ait bir düşünce olduğunu sanıyoruz.Ama bir balık için ağa takılmadığı her gündür.Ya da bir kuş için uçabildiği her dakika....
Tüm canlıların ortak mirasıdır.İçimizden kimilerimiz için adalet iken kimilerimiz için işten eve dönüş yoludur.Aslında ruhumuza tutsaklık yaşatmadığımız tüm zamanlar özgürüzdür.Bazen bir bunalım gelir,ama geçer ve gider.Sonrasında gelen o rahatlama ruhumuzu doyuran özgürlüktür.
Birileri bu kelimenin anlamını sadece suçluların cezalarının bitmesinden sonra özgür olması gibi daracık bir kalıba sokar.Bir suçlu için bu anlamı ifade eder evet ama daha önce hiç suç işlememiş olanlar hiç özgürlüğü tadamayacak olanlar mıdır?Burada durup düşünmek gerekiyor.
Bana göre özgürlüğün kısa ve net bir tanımı yok.Herkes için farklı bir manaya gelirken neden kısacık bir tanıma sığdırırlar özgürlüğü anlamıyorum. Oysa özgürlüğe sahip olmak için ne bedeller ödenmiştir.Bunların birçoğu savaşlar yüzünden kanla ödenmiştir.Sırf düşünce tarzından dolayı birçok bedenle ödenmiştir.
Tüm bunlar bir yana kuş gibi uçabilmek gerçekten özgürlük mü?Bence bu sadece kuşta karşılığını bulan özgürlük kavramı.Artık uçabiliyoruz ama gökyüzüne yükseldikçe daha tutsak oluyor gibiyiz.Telefon bağımlılığı,sosyal medya bağımlılığı,her dakikasını her anını paylaşma çılgınlığı...Tüm bunları yaşantımızın merkezi haline getirmişken bir madde bağımlısından farkımız yokken özgür müyüz sizce?

Özgürlük sizin için en anlam ifade ediyor sorusu aslında tanımını yapamayacağım bir şey.
Bir çocuğun yıkık şehirlerin ve bombaların altında değil de parklarda oynaması,
Bir babanın ya da annenin çocuğuna sarılması,
Bir insanın kıyafetinden dolayı yargılanmaması,dışlanmaması,
Bir insanın düşünce tarzından dolayı küçük görülmemesi,
Her bir hayvanın doğal koşullarında katledilmeden,yerinden edilmeden yaşaması,
Bir insanın hakkı olan eğitimi alması,
Çocukların işçi olarak çalıştırılmaması,
ve daha birçok durum bana göre özgürlüktür.

Aslında özgür olmanın sınırı,özgürlük ne değildir sorusunun da cevabını verebilir.
Kimsenin yargılanmadığı,herkesin istediği suçları işleyebileceği,rahatça tutumsuz tavırlar sergileyeceği bir dünya özgür değildir.
Özgürlük sonsuz tane tanıma sahip olsa da sonsuz olmayan bir olgudur.

Ağaç Ev Sohbetleri -3


Farklı şehirlerde hatta farklı ülkelerde yaşayan ancak her hafta ağaç evde toplaşan kişiler olarak bu hafta yaşadığımız şehirleri konuşmayı istedik: Yaşadığınız şehrin sevdiğiniz ve sizi oraya bağlayan özellikleri nelerdir? Şehrinizde gitmeyi tercih ettiğiniz yerleri, meşhur yemekleri ve bir gün uğrarsak bize önerebileceğiniz aktiviteleri tanıtır mısınız?


Ankara'yı tam olarak bilmeyen biri olarak size nasıl tanıtmalıyım bilmiyorum.
Ankara'ya ilk kez gelenlerin listesinde başı çeken Anıtkabir. Özellikle milli bayramlarda gerek şehir içinden gerekse şehir dışından gelen genç,yaşlı,çoluk-çocukla doluyor.26 Ağustosta bende tekrar gitme fırsatı buldum.Dönüşte yolu karıştırdığımızdan Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nin yoluna girmişiz.Polisler o yolu diğer sürücülerin kullanmasına izin vermiyorlar sanırsam.Haklılarda Külliye'ye ait bir alan.Polisler bizi yol konusunda ciddi bir şekilde uyardılar..Ama çok şükür ki yakınımız polisti.Çok sorun etmediler.
Kaynak:Kilsan Blog
Anıtkabir'den sonra o civarda Atatürk Orman Çiftliği var.Henüz hiç gitmedim oraya.Zaten yolda kayboluş sebebimiz siriye uyarak buraya gitmek istememizdi.Polislerden sonra geri eve dönme kararı aldık.

Ardından gezilecek bir diğer yer Sıhhıye'de bulunan Etnografya Müzesi..Selçuklu'dan günümüze kadar gelen süreçte bizi biz yapan değerleri bu çatı altında bulmak mümkün.
Kaynak:gezdimgördüm
Ardından biraz ilerleyince Hacı Bayram Camii var.Önemli bir kişi olan Hacı Bayram Veli'nin türbesi burada bulunuyor.Cuma günleri tıklım tıklım doluyor.Bana da hep bu günlerde gitmek nasip olduğundan kapıda içeriye girmek için az sıra beklemedim.Size tavsiyem bu günlere denk gelirseniz namaz vaktinden 1 saat önce gidip orada beklemek olacaktır.Camiinin iç kısmı 

Bu caminin hemen yanında ise bir tapınak var.Augustus Tapınağı...Hakkında pek bir bilgim yok.Ankara'nın Roma egemenliği altına girdiği dönemde yapılmış.Başlarda bir kilise değilmiş.Sadece Galat hükümdarı imparator Augustus 'a bağlılığını göstermek için yaptırmış.
Sırada Ankara Kalesi var.Ben bir kez gittim.Çok yüksekte olduğundan pek bana göre değil.Arkadaşımla gitmiştim.Bir yol ne kadar uzatılırsa uzatmıştık galiba...
İnişte daha münasip bir yol bulduk.Dediğim gibi kalenin kenarlarında herhangi bir duvar ya da korumaya yönelik demir olmadığından beni biraz zorlamıştı.Kenarlara pek yaklaşamamıştım.

Son olarak Ulucanlar Cezaevi'nden bahsetmek istiyorum biraz.Az çok hepimiz adını duymuşuzdur.Bu duvarlar ardında insanlara neler yapıldığını da...
Ankara'da gezilecek birçok yer mevcut.Ben gitme fırsatı bulduklarımı yazmak istedim size.Ankara'yı bilmeyen biri olarak ancak bu kadar anlatabiliyorum.

Bazı Değişiklikler




Biliyorsunuz ki bir yazımda bazı kararlar aldığımdan bahsetmiştim.O kararları bir süredir uyguluyorum.
Ajandamı tam manasıyla faaliyete geçirdim.Plan yaparak yaşamak şuanlık süper gidiyor.
Bazen aksaklıklar oluyor ama yapamazsam zorlamıyorum maalesef.Kendime yeni bir hedef daha koydum.Erken kalkmak...Bu durum beni çok zorlayacak.

Erken kalkmak dediysem 5-5:30 gibi saatlerden bahsediyorum.Bu saatlerde çok hareketli şeyler yapmama kararı aldım.Gönül ister ki erken kalkıp spor falan yapasın ama tek başımayken pek istemiyorum açıkçası...
Belgesel izlemeyi çok seviyorum.Bu saatlere her gün bir belgesel koydum zaten en fazla 1 saat falan sürüyor.Güzel bir site buldum.Harika belgeseller var.
Ardından da 30 dakikalık ingilizce çalışmaya kendimi ikna ettim.
Zaten ingilizceyi biraz biliyordum.Lisede ki hocam sağolsun çok iyi öğretmişti.Cümle kurmayı hala biliyorum ama bazen aklıma şu kelimenin ingilizcesi neydi diye takılınca hatırlayamadığımı fark ettim.Kelimelere ve konuşulanı anlamaya odaklanacağım.

Ders çalışmaktan falan uzunca bahsetmeyeceğim onlar zaten yaptığım şeyler.Ama tempomu arttırmaya gayret edeceğim.Birde matematik var...Kendimi iyice geliştirmem gerekli.Türevler,integraller biraz unutuldu.Tekrar etmem lazım.

Yatarken okunacak kitaplar için listemi ajandamın bir sayfasına yazdım.Okudukça yanlarına tik atmak çok hoşuma gidiyor.Okuduğum kitapların filmlerini izlemeyi düşünüyorum.Bir rus dizisi buldum.Anne Karanina kitabını dizi yapmışlar.Ama biraz daha araştırınca henüz Türkçe altyazılısı olmadığını fark ettim.Bu hayallerim de suya düştü.Diziyi izleyemeyecek olmam hevesimi kırmadı rusça müzikler keşfetmeye başladım.




Mutfakta yeni tarifler denemeye başladım.Bu sıralar youtube' da genelde tarif ve ingilizce için takılıyorum.İzlediğim videolar bayağı iştah açıyor:)Yeni keşfettiğim bir japon kanalında takılıyorum.Çok güzel pastalar yapıyor.Aşağıdaki pastayı en kısa zamanda deneyip burada paylaşmak istiyorum

Şimdilik görüşmek üzere kendinize iyi bakın:)



Ağaç Ev Sohbetleri - 2

Edischar ve Taha'nın başlattığı bu etkinliğin ilk konusuna maalesef katılamadım ama bu haftanın güzel konusunda bende varım ve birkaç şey söylemek istiyorum :)
Bu haftanın konusu:
Doğamız giderek tehlike sinyalleri veriyor. Küresel ısınma ve çevre kirliliği en had safhada. Bunlar için geri dönüşüm, sıfır atık, daha az tüketim hatta poşetlerin paralı olması gibi önlemler alınıyor. Siz bu konuda neler düşünüyorsunuz? Geleceğimiz için daha yaşanılır bir dünyayı nasıl sağlayabiliriz?

Farklı milletlere,dinlere,görüşlere sahip olsak da hepimizin ortak bir noktası var.
Hep birlikte paylaştığımız bu dünya..
Ve söz konusu dünya olunca ortak olarak bir şeyler yapmamız gerekiyor.Eminim ki herkes böyle düşünüyordur.
Tüm ülke olarak gurur duyduğumuz tek şey poşetlerin paralı olması.Ama sadece bununla bitmiyor.Suyumuz hızla tükeniyor.Yeşil alanlar her geçen gün azalıyor.Hazır gıdaların hepsi hala plastikle paketleniyor.Bir şişe su için binlerce plastik şişe üretiliyor.Fabrikalar toprakları kirletiyor...Tüm bunlar varken poşetlerin paralı olması bir yere kadar sevindiriyor insanı.Bana göre alınması gereken çok daha fazla önlem var.Bize en kolay hangisi geliyorsa onu görüyor.Onun için önlem alıyoruz.
Maalesef dünyadaki liderlerin hiçbiri için çok anlam ifade etmiyor küresel ısınma.İçimizden birileri elinden geleni yapıyor ama tüketmek,atmak,kirletmek bize daha kolay geliyor doğrusu.Kendi yaşamımızı yok ederken diğer taraftan canların yaşam alanlarını da yok ediyoruz.Onların yaşamlarını evlerini kendimize yaşanacak yer yapmak için alıyoruz.Soylarının tükenmesine neden olmamız yetmiyormuş gibi...
Hepimiz kendi çapımızda bir şeyler yapmaya çalışıyoruz.Yaptıklarımızın yeterli olmadığının farkındayız.Kendi üzerimize düşen görevi yaptıktan sonra tamamdır bu iş diyoruz.Ama öyle olmuyor.Kendimizden başlayarak tüm çevremize bu bilinci aşılamalıyız.Büyüklerimizden pis bir halde aldığımız bu dünyayı bizden sonrakilere daha berbat bir şekilde bırakıyoruz ki onlarda aynı şeyi kendilerinden sonrakilere yapsınlar diye...Eğer bugünün küçüklerini bilinçli bir şekilde yetiştirmezsek her kuşağı daha da kötü bir son bekliyor.
Peki ne gibi şeyler yapılabilir?
Aslında bu sorunun bir kişisel birde toplumsal ilgilendiren cevabı var.
Kişisel olarak yapabileceklerimiz;
Öncelikle kendimizi tanımalıyız.Ne gibi çöpler çıkarıyoruz diye.
Örneğin her markete gittiğinde bir sürü poşet kullanmak yerine sürekli kullanabileceğimiz bez çantalar taşıyabiliriz.
Hepimizin hayatındaki çoğu çöp ambalaj atıkları.Bunları bir anda bırakmak her şey ambalajlıyken zor olabilir.Ama hazır gıdalardan sağlık içinde olsa uzaklaşarak bu atık sayısını düşürebiliriz.
Toplu taşıma araçlarını daha çok tercih edebiliriz.

Bu sorunun diğer cevabına gelirsek:
Yanılmıyorsam 1989'da ki Exxon Valdez kazasında binlerce petrol denize sızmıştı.O zamana kadar insanlar denize sızan petrollerin zararından bahsetmiyordu.Daha doğrusu bilgilendirilmemişlerdi.Daha sonra deniz canlıları ölüp karaya vurunca insanlar bunun ciddiyetini anladı.Herkes tepkisini gösterince şirket denizi temizlemek zorunda kaldı.Bugün toprak eşildiğinde hala petrol çıkıyormuş o kıyılarda.Bundan neden bahsettiğime gelirsek;şirket başlarda bunun için çok bir önlem almadı.Petrol sızması daha öncede rastlanılan bir şeydi.Ne zamanki tüm insanlar sesini çıkardı işte o zaman sorumlular yargılanmaya,denizi de temizlemeye zorlandılar.Çernobili de buna örnek verebiliriz.
Bugün hepimiz sesimizi bu yönde çıkarsak illaki bir şeyler yapılacaktır.O deniz tek kişiyle temizlenmedi bir topluluğun baskısıyla temizlendi.Ama o toplulukla tek kişilerden meydan geldi.

Son olarak işin ciddiyetinin farkına varılması için aşağıya birkaç video bırakıyorum.İzlemediyseniz veya izlemediğiniz varsa kesinlikle tavsiye ederim.


'Sıfır atık' üzerine yapılmış bir konuşma.Türkçe altyazısı mevcut.


Plastik üzerine yapılmış bir animasyon.Türkçe altyazılı olarak izleyebilirsiniz.















BLOG TEMASI|WANDERLUST

 Kısa aranın ardından yeniden selamlar...
Bu 3 günlük kısa arayı yeni bir blog temasıyla bozuyorum.Ama bir süreliğine bu son tema olacak.Son günlerde bloglar maşallah motivasyonla dolu.Herkes hayatında yeni şeyler yapıyor.Ben zaten belli bir düzen içindeydim ama arada bir değişiklik iyi olur dedim ve hayatımla ilgili farklı kararlar alayım dedim.Daha önce almadığım kararlar.

Mesela en basitinden gece kuşuyum...Geç yattığım içinde gündüz 11 e kadar uyku uyuyorum.Annem gelip uyandırmasa belki daha da uyurum...Tabi birde sıcak havalar daha bir uykuya itiyor.gündüz insanın en verimli olabileceği süreyken ben bunu uykuya veriyorum..

Neyse o kararların hepsinden burada bahsetmeyeceğim.
Biz asıl konumuza dönelim...
Bu sefer sadelikten biraz uzaklaşıp kendimi koyu renklerin kucağına attım.Sonuç aşağıda ki tema ortaya çıktı.Mor rengi pek sevdiğim söylenemez.Temayı yaparken iki kere falan düşündüm.Sonra dedim yap Nur.Beğenmezsen değiştirirsin.Biraz son model(!) temalara baktım nasıl bir şeyler çıkarsam diye..Tam istediğim gibi bir şey çıkmayınca salıverdim kendimi.Artık nasıl olursa olsun dedim.Ama sonucu beğendim.Moru hala sevemiyorum orası ayrı bir konu.

Temayla aynı renkte olan resimler seçeyim dedim.bir türlü istediğim gibi bir şey bulamadım.Aşağıda da mor renkler birbirine karışmış gibi duruyor ama o tamamen resimlerle alakalı.Sonra Temanın ekran görüntüsü alıp düzenlemeye üşendim.Öyle kalsın dedim :)Ama resimleri her an değiştirebilirim :)

Tema yine responsive ve detaylarından bahsetmeyeceğim.Canlı önizlemeden ilk konuya girince zaten yazdım.Haa bu arada yeni bir kelime öğrendim."Wanderlust"
 "Amacı, yönü belli olmayan bir şekilde seyahat etme, dünyayı gezme isteği anlamına gelen Almanca bir kelime demekmiş.
Temaya örnek olsun diye bir isim arıyordum zaten hemen yapıştırdım :)
Neyse Buraya tıklayarak temaya bakabilirsiniz


İLK MİM!


Herkese yeniden merhaba...Bugün blogu açtığımdan beri hiç yapmadığım bir aktiviteye dahil oldum.Evet  yanlış duymadınız 1 yılı aşkındır buralardayım ve daha önce hiç mim yapmadım.Aslında mimin ne olduğunu ilk zamanlar öğrendim hatta çok güzel mim yazıları da gördüm ama zamanım olmadığından gözardı etmek zorunda kaldım.Yaz ayları boş olduğumdan yeterince zamanım varken yapayım dedim.
Arkadaşımız Edischar bir mim başlatmış.Benimde ilk kez yapmama vesile olduğu için ayrıca teşekkürlerimi sunuyorum.Bloguna da bakmanızı öneririm.

1.Belki işsizlik süreci geçirdiniz, ya da yeterince hala boş vaktiniz var.

Bu olabildiğince boş vakitte neler yaparsınız?
Çok sosyal biri olduğum söylenemez.Hayatım genelde evde geçiyor.Bizim buralar zaten küçük gezilecek yeri de fazla yok.Evde ev işleri bittikten sonra kalan boş zamanlarımda bazen film-dizi izlerim.Şu sıralar seksenleri izliyorum.Daha önce izlememiştim.Hep aynı olayların olduğu filmlerden sıkılınca çok güzel bir kaçamak oldu.

Bilgisayarda biraz fazla vakit geçiriyorum.Bunun sebebi de öğrenme hevesi diyelim.Photoshopta bilmediğim ne varsa öğrenmeye çalışıyorum.Blog tasarımı yapıyorum.Ama önceleri kadar uzun süremi almıyor artık.

Okumayı hedeflediğim kitaplar var.Onlara ancak gün sonunda vakit ayırabiliyorum.Aslında bende birazda yatmadan önce kitap okumak huy olduğundan gündüz okuma isteği gelmiyor.

Sosyal medyada fazla zaman harcardım ama çok şükür bıraktım en fazla 15-20 dakika yetiyor bana.Hatta bazen daha az.Önceleri çok zaman harcadığımdan şimdi bırakınca bir boşluğa düşmüş gibi oldum.Ama bu zaman zarfında düşündüm de verimli geçirebileceğim saatleri hep bu uğurda harcıyormuşum.

2.Motivasyonla ilgili bir blog olduğum için, plan yapma, ajanda tutma gibi konularda fikirlere ihtiyacım var.

Gününüzü nasıl planlıyorsunuz?
Bu kısım tamda benim alanıma giriyor.Ben boş bir defter almıştım kendime.Defteri alırken amacım bu değildi ama sonradan çok iyi ajanda olur diye düşündüm.Ben günlük olarak ne yapmam gerekiyorsa sıralıyorum.Ev işleri vs. değil.O günü nasıl verimli geçireceksem onları yazıyorum.Ama planımı günlük yapıyorum haftalık değil.Çünkü haftalık yapınca bir olay oluyor ve o haftaki tüm planların aksıyor.Bu deftere kendim çizim yapıyorum.Bir yandan da çizim geliştireyim dedim.Aşağıda ağustos ayı için yaptığım başlık var.Bu ayın temasını uzay seçmiştim.
3.Hedefler büyük önem arz ediyor. Çünkü insanı gaza getiriyor.

Hedefleriniz var mı? Varsa neler?

Mutlaka herkesin hedefi bir hedefi var.Benim hedeflerimi sıralasam upuzun bir liste olur herhalde.Ama en önemlilerini yazayım:
Benim önceliğim annem...Annem bizim için çok çabalıyor.En kısa zamanda mesleğimi elime alarak onu bir nebzede olsa rahatlatmak.Bu bakımdan en büyük hedefim meslek sahibi olmak olabilir.
Resim çizmeyi öğrenmek..Aslında resimden kastım bunu bilgisayar ortamında ilerletebilmek.İllüstrasyon gibi alanlara çok hevesim var.Biraz daha çaba göstermem gerektiğinin farkındayım.Bir şeyler çizebiliyorum ama bilgisayara aktarmaya gelince bambaşka bir şey çıkıyor.
Daha önce hiç yurtdışı tecrübem olmadı.Bu da hedeflerim arasına girebilir.Ne kadar asosyal olsamda gezerek öğreneceksem buna da razıyım.

4.Bu da kişisel bir soru. Şuan ingilizcemi geliştirmeye çalışıyorum lakin çalışırken çok sıkılıyorum. Kurs veya okula gitmeden nasıl ilerleyebilirim. Şuan intermediate seviyesini ilerletmeye çalışıyorum. Bir işe girince ben intermediate'ım diyebilmeliyim. İlk hedef bu.

İngilizce nasıl geliştirilir?


Aslında bu soruya cevap verecek kadar ingilizcem yoktur.Ama yabancı biriyle konuşup ona derdimi anlatabilecek kadar var.
İngilizcem ilkokulda çok kötüydü.Lise benim en büyük avantajım oldu.Herkes okulda ingilizce öğrenilemiyor dese de ben iyi bir liseye ve iyi bir hocaya gelmiştim.Lisede ingilizce dersini çok seviyordum.Henüz 9.sınıftayken ilk dönem dersleri türkçe işledik.Hocamız bize cümle kurmayı falan öğretti.İkinci dönem artık hazırdık hocamızın tabiriyle.Ondan sonra dersler hep ingilizce işlendi.Aslında en çok bunun yaradığını düşünüyorum.Kulağımız uzun cümlelere farklı konuşmalara aşina oldu.Ama ben sayısal alanına yönelince ingilizce önemli ders olmaktan çıktı gözümde.Hocamızda zaten dil sınıfıyla devam etti.O günden sonra üzerine çok bir şey katamadım.

Aslında bir kursla çok daha iyi öğreniliyor.Ama Artık internet dünyasında yaşadığımızı varsayarsak Youtube bunun için gerçekten çok güzel bir platform.Önce Türk bir hoca bulabilirsiniz.Hiçbir şey anlamıyorsanız Ben bir ara çok araştırmıştım bana en uygun gelen şu iki kanaldı:
1.Kanal
2.Kana( Bu kanalı çok inceleme fırsatım olmadı ama izlediğim 4-5 videosunu beğenmiştim.Grammer için güzel oluyor)

Bu güzel mim için sevgili Edischar'a teşekkürler.

BLOG TEMASI|MİNİMALİST

Herkese yeniden selamlar...
Bugün yeni bir blog temasıyla karşınızdayım.Tamamen sıfırdan kodladım.Önceleri tema kodlamak yaklaşık 10-12 günümü alsa da artık 2-3 günde bitirebiliyorum.Çok pratikle süreden tasarruf etmeye başlamış oluyorum böylece.Eylülün başlarında kardeşimin okul işiyle ilgileneceğim için çok buralarda olamayacağımı düşünüyorum.En iyisi o zaman gelmeden boşluğun kıymetini bilmek dedim ve photoshoptan da biraz uzaklaşarak kendimi kod yazmaya bıraktım.

Tema için minimalizmi ele aldım.Temanın özelliklerini tema içerisine yazdığım için bir daha buraya yazmak istemedim.Canlı önizlemesinde ilk konuya girince tüm özellikleri görebilirsiniz.Ya da bu bağlantıya tıklayabilirsiniz.

Temada minimalizmi ele aldığımı söylemiştim.Bu yüzden sade olmasını istedim.Resimler ve yazılar örnek olsun diye yazıldı.
Seo açısından responsive tasarımın önemli olduğunu bildiğimden tamamen buna göre yapıldı.Responsive tasarımına buraya tıklayarak bakabilirsiniz.

Bir tema kodlamak kolay iş değil çoğu insan ücret karşılığı bu işi yapıyor.Ben bu temayı ücretsiz kullanıma sunuyorum-ama kullanan olur mu bilmiyorum-
Lütfen alt kısımdaki atıf kısmını kaldırmayınız.Onun dışında temada istediğiniz özelliği değiştirebilirsiniz.Kod bilgisi olmayan bir insan kullanabilir diye her türlü değişikliği rahat yapması için blogger panelinden özelleştir kısmına ait bir sürü kod yazdım.

Eğer temada bir sorun görürseniz bana söyleyin lütfen.Tüm kodları düzgün yazdım herhangi bir problem olmaması gerek ama gözümden kaçan şeyler olmuş olabilir. 


TEMANIN CANLI HALİNİ GÖRMEK İÇİN BURAYA TIKLAYIN
Temayı buradan indirebilirsiniz.

LOGO TASARIMI-2

Yeni bir logo tasarımıyla herkese merhaba.Şu sıralar sosyal hayatımdan vakit kaldıkça program üzerinden arkaplan ve logo oluşturmakla meşgul oluyorum.
Beğeneceğinizi düşündüğüm bir tasarımla geldim.
Logo tasarımı için öncelikle bir isim belirliyorum.Bu sefer kendi blog adım olsun istemedim.En sevdiğim isimlerden biri için yapacağım.

Diğer bir logo tasarımına buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.

Kullanacağımız program yine Photoshop.Elbette başka alternatif programlarda vardır fakat ben hep bu programla yaptığım için  diğerlerini denemedim bile.
Öncelikle programımızda istediğimiz boyutlarda arkaplanı saydam bir dosya açıyoruz.Ardından istediğimiz harf ne ise onu yazıyoruz.Bu kısımda harfin kalın olmasına dikkat etmenizi öneririm.
İkinci adım olarak deseninizi-istediğiniz herhangi bir desen-getirip dosyamızın üzerine yerleştiriyoruz.Ardından sağ alt kısımda da göreceğiniz gibi şeklimizi seçiyoruz ve farenin sağına tıklıyoruz uzun bir liste çıkacak.Bu kısımları program ekran görüntüsü almadığından gösteremiyorum.Çıkan uzun listede kırpma maskesi oluştur seçeneğine tıklıyoruz.Desenin yazınızın üzerine denk geldiğinden emin olun.
Ardından yazımın çevresine iki farklı daire ekliyorum.Renkleri şuan önemli değil daha sonra gidişata göre değiştireceğim.Daireleri ise sol taraftaki menüden alt kısımlara doğru olan yuvarlaktan yapıyorum.
Daireleri son görüntüsü böyle olacak.Harfin çevresine beyaz bir kontur eklemiştim ama sonraları hoşuma gitmediği için kaldırdım.Dairelerden birini diğerine göre daha kalın yaptım.böyle daha hoş görünmesini sağladı.Ardından bu dairelerin altında kalacak şekilde bir arkaplan ekledim.
Diğer adımda blogun tam adını yazının ve dairenin ortasına gelecek şekilde yazdım.Renk konusunda kararsız kaldım ama en çok görünen renk beyazdı bu yüzden bunu tercih ettim.
Sonuncu adım olarak blogun alt başlığını ekledim.İşte son hali..Eğer kullanmak isterseniz aşağıya isimsiz halini de ekliyorum.
İyi günler....

Please Don't Remove.

FOLLOW ON INSTAGRAM

Who Am I?

Who Am I?
Lorem ipsum dolor sit amet, consectetur adipiscing elit. Sed pellentesque nibh enim, quis euismod enim lacinia nec. Phasellus quam diam, semper in erat eu. Lorem ipsum dolor sit amet, consectetur adipiscing elit. Sed pellentesque nibh enim, quis euismod enim lacinia nec

Search

DESIGN+CODE AFRAS STUDIO|2022