SEARCH BOX

SLIDER

Mutlu Yıllar

 


Merhaba herkese...
2020 nasıl geçti anlayamadık bile..Ama 2021'in güzel geçmesini hepimiz canı gönülden istiyoruz.İnşallah 2020 gibi olmaz. Bu sene zaten daha önceki senelere hiç benzemedi.

2020 de pek bir şey yapabildiğim söylenemez.Evin içinde döndüm dolaştım.Dışarı hep ya annem ya kardeşim çıktı.Sadece son 3 ayda biraz akrabalara gittim geldim.
Hatta bir araya geliyoruz diye suçluluk bile duydum.Akrabamızı görmek bile biraz anormal bir şey yapıyormuşum gibi hissettirdi.

2020'de;
Birkaç kitap bitirdim.Evde olduğumdan sayının fazla olmasını bekliyordum ama öyle olmadı.
Dizi ve film seyrettim hatta belki hiç izlemediğim kadar izledim.
Yeni tarifler denedim.Çok beğendiklerim oldu.
Brokoliyi ilk defa bu yıl kattım hayatıma.Galiba yemek konusunda en çok bunu yapmış olmama sevindim.
İngilizcemi bir tık daha ilerlettiğime inanıyorum.Özellikle altyazılı şeyler izlerken kelimeleri yakaladığımı ve anladığımı fark ettim.Şimdi online bir ingilizce kursuna kayıt oldum.Ocağın ilk haftası başlayacak nasıl gidecek merak ediyorum.

Hedeflerim ise;
Bu yıl daha fazla kitap bitirmeyi kafama koydum.Genelde sayı verince pek uyamıyorum ama 35'ten fazla olmasını istiyorum.
Uyku düzenim bir ara çok iyiydi ama bu sene yat kalk bir şey yapmadığımız için berbat oldu.
İlk iş uykumu düzenlemekten başlayacağım.
İngilizcemi ilerletmeyi istiyorum elbette bu da hedeflerim arasında.
birde kuzenimin düğününe kadar(Haziran)5-6 kilo vermek istiyorum.Bu yüzden her ay 1 kilo vermek hedeflerim arasında.Sonraki aylarda ise almamaya dikkat etmem gerekecek.

Yarın, 365 sayfalık bir kitabın ilk boş sayfası!
Değerli anlarla ve bir kalbin bulabileceği tüm aşkla dolu bir hikaye yazın!


Şimdilik bu kadar.Herkese mutlu yıllar...


Film|Pandora


Yeni yıla az kalmışken herkese yeniden merhaba..
Uzun zaman oldu buralara uğramayalı.Hatta o kadar uzun zaman olmuş ki blogger ara yüzü değişmiş.Hala kullanırken karışık geliyor bana.Eskiyi şimdiden özledim...

Geçenlerde izleme fırsatı bulduğum bir filmle geldim bu sefer. Netflixte bir yakınımın uzun zamandır izlemek istediği bir filmmiş.Birlikte izleyelim dedi bende sokağı çıkma yasağı varken iyi vakit geçer diye sevinerek evet dedim :D


2016 yapımı olan bu filmin konusuna gelirsek Nükleer santraller diyebilirim kısaca.Kore'de küçük bir kasaba da geçiyor olay.Buradaki herkes geçimini santralden sağlıyor genellikle.Az çok bilirsiniz bu tarz santrallerin olduğu topraklar genelde verimsiz oluyor sonradan.Bu yüzden yapılacak işte kısıtlı.
santralde göz ardı edilmemesi gereken sorunlar var ama kimsenin umurunda değil.Zaten can güvenliğini yöneticiler umursasa baştan böyle bir işe girişmezlerdi...Bir gün tüm bu sorunlar bir depremle gün yüzüne çıkıyor.Santralde patlama meydana geliyor.Herkes bir yandan şehri terk etmek zorunda kalırken bir yandan da can pazarı yaşanıyor.Özellikle radyasyona maruz kalmış kişilerin kimyasallardan dolayı yanması beni en çok etkileyen şeylerden biriydi.

Daha önceden çernobil hakkında ne bulduysa izlemiş biri olarak filmde meydana gelen olaylara pek yabancı değildim.Gözümün önünden her seferinde çernobil geçti.Sebebi açık aynı acılar yaşanınca sonuç pekte farklı olmuyor.Filmde de normal ve sıradan bir hayat yaşayanların bir günde dünyanın en şansız insanları olması gerçekten gözümden yaş akmasına neden oldu.

Filmi bence herkes izlemeli.Sonuçta dünya üzerinde birçok ülkede nükleer santral var ve yarının bize ne getireceğini bilmiyoruz bile.Filmi izledikten sonra kısa bir araştırma yaptım.Mesela Türkiye'de 3 santral varmış.Ben bir tanesini biliyordum.Güney Kore'de 24 tane varmış.Ve bunlara ek daha yapım aşamasında olan birde yapılması planlanan santraller varmış.Bence kore göz ününe alınınca bu sayı çok fazla.




Satır Arası| Temmuz

Selam yeniden....
Temmuz ayı nasıl geçiyor?
Bizim burada fazlasıyla sıcak bir hava hakim.Gece yatarken battaniye bile sıcak tutuyor.Camlar zaten neredeyse hiç kapanmıyor.Uzun zaman oldu baya bir okunacak yazı birikmiş.Bende size en son yazımda dediğim gibi temayı bitirdim.Aslında bir haftadır buna uğraşıyordum.Aklıma yatmayan yerler var ileride değiştirmek gözümde büyüyor.Keşke baştan böyle yapmasaydım dediğim kısımlar oldu maalesef.Diğer işlerin arasında vakit buldukça temaya yapmaya yoğunlaştım için daha değiştirmeye fırsatım da olmayacak gibi duruyor.Neyse bunları bir kenara bırakırsak bu yazı dopdolu geçirebileceğim çünkü köye gitme durumumuz yok.Köyde internet olmadığından ve şebeke sıkıntısından dolayı bir şeyler yazmak çok zor oluyordu.Umarım daha çok yazı paylaşabilirim :)
Şimdilik bu kadar.........

Kendinize iyi bakın

Satır Arası| #1

Herkese selamlar....
Bugün zamanım varken biraz blog yazıları okuyayım diye düşündüm.Dört duvar arasında olunca haliyle okudukça içim açıldı.Sonra kendi bloguma dönünce yazmaktan son zamanlarda fazla kaçtığımı fark ettim.Çoğu zaman yazma isteği geldiğinde kendimi burada buluyorum.Hali hazırda birkaç tane yarıda bıraktığımda yazım var arada bir girip birkaç satır karalıyorum sadece..Ama daha sonra içime sinmemesinden ,başlığı bir türlü ayarlayamamaktan dolayı yazıları yayınlamaktan vazgeçiyorum.Bende buna bir çözüm bulayım dedim.
Artık günlük tarzı ya da öylesine yazacağım yazıları Satır arası başlığı altında toplayacağım.Bugün bunun üzerine düşünüp durdum.Yazacağım birçok konuyu aynı başlık altında toplayacağımdan dolayı başlığın hepsine hitap etmesini istedim.    
***************** 
Kasımdan sonra doğru düzgün ilgilenemedim bile burasıyla.O zamandan beri uğraştığım bir tema var.Muhtemelen uzun bir zaman daha bekleyecek beni.Blog üzerinde de değişiklik yapmak istiyorum ama bu temaya uğraştığım günler aklıma gelince vazgeçiyorum.O zamanda ilk defa bu tarzda denediğim için çok zorlamıştı beni.Arada değişiklik şart ama dersler falan derken zaman kalmıyor.Her seferinde daha çok yaz diyorum ama yine aynısını yaparken buluyorum kendimi.Yaz gelinceye kadar böyle de gidebilir.Ya da hiçbir şeye takılmadan yazacağım.
Şimdilik bu kadar.Kendinize iyi bakın.....

Söylenmesi Gereken Bazı Şeyler


Herkese yeniden selamlar....
Blogda yazmayalı uzun bir zaman olmuş.Buralardayım hala ama genelde birkaç blog ziyaret edip çıkıyorum.
Koronayla ilgili bir hayli yazı yazılmış.Bende bir tane yazacağım.ama yazacağım yazıda size karantinada şunu yapıyorum ya da şunu yapalım gibisinden şeyler yazmayı düşünmüyorum.

Öncelike ülkemizde ilk vaka 11 mart itibariyle görüldü.Ondan sonra herkeste bir tedirginlik ve panik havası oluştu.En azından ben gözlemlerimden bunu çıkarıyorum.Bence bu kasvetli hava virüsten daha fazla zarar veriyor bize.
Tedbir almaktan daha önce endişelenmeye başlıyoruz.Evet virüs hızla yayılıyor doğru fakat bu size bulaşacağı anlamına gelmiyor.Doktorların dediği şeylere uyarsanız ve toplu ortamlardan-iş yerlerini kastetmiyorum- kaçınırsanız bence en büyük iyiliği sadece kendinize değil bulaştırma ihtimaliniz olan insanlara da yaparsınız.

Değineceğim diğer nokta ise bence virüsten daha tehlike olan kişiler....Birçok kişi yalan haber yapmada ve bazı insanlarda buna fazlasıyla inanmada sınır tanımıyor.
Şu aralar herkes ya hemşire ya doktor."Ben hastanede hemşireyim bir sürü vaka var!"...
Benim kuzenim,tanıdığım vs diye başlayan cümleleri hiç söylemiyorum bile...Nasıl bu kadar kesin konuşuyorlar anlam veremiyorum.Zaten birçok doktorunda şuanda hastaları bırakıpta cümle yazacak zamanı yok.Fazlasıyla yoğun çalışıyorlar.

Birde gencim diyen grubumuz var..Bende gencim,bana bulaşsa belki kolayca atlatacağım ama başkasının hakkına girmeme ne gerek var mı.....
Dışarıda fazla fazla gezerek resmen virüsü bize çekiyoruz.İlk vaka açıklandığında o kişiye bir sürü küfürler edildi.Şimdi aynısını ona laf söyleyenler yapıyor.

Bir gün 8.Sınıfa giden kuzenim bize geldi.Koronayla ilgili bir şeyler konuştuk.Sevgili öğretmeni sınıfta onlara koronanın Türklere bulaşmayacağını çünkü türklerin genetiğinin dünyadaki diğer ırklardan farklı olduğunu söylemiş.Bunu söyleyen bir öğretmen....Bu konuda uzun bir tartışma oldu aramızda kuzenimle.Anlatamadım bir türlü sanki biz Türkler uzaydan geliyoruz.İlk korona vakası açıklanınca kuzenim daha konuyu açmadı.Ama diğer öğrencilerde kuzenim gibiyse ve ailelerine bundan bahsettiyse o kişilerde bir boşvermişlik olacaktır.Çünkü 11 marta kadar kuzenim kendine fazlasıyla güvenerek gezdi durdu etrafta.

Şu tuzlu suyla gargara muhabbetine falan girmeyeceğim çünkü en başından beri bana fazlasıyla saçma geliyordu.Hiç denemedim.Ama bunun yüzünden bir sürü insan kendine zarar verdi.Doktor olduğunu söyleyipte tvlere çıkanlara da dikkat edin.buna verebileceğim en büyük örnek Canan Karatay....kadının her şeye diyecek bir şeyi var.Siz inanıyor olabilirsiniz bunu sorun etmiyorum ama bu kadın bir öneri verdikten sonra ortadan kayboluyor.Onun tavsiyesine uyup mide kanaması geçiren bir hasta varmış.Peki bu hasta tedavi edilecekken neden yanı başında olmuyor.Doktorların işi azmış gibi birde bu hastalar ekleniyor..

Son olarak her şeye inanmayın.Bu konuda tedbir alıp dikkatli olmak icap ediyor.Herkes İtalya olmayalım diyor ama İtalya'dan beter olmak içinde fazla çaba sarfediyor.Sağlık çalışanlarını da sadece alkışlamak yetmiyor.Onlara gereksiz iş çıkarmamakta lazım...
Karantinaydayken dışarının ne kadar güzel olduğunu,en başta sevdiklerimiz olmak üzere bazı şeylerin değerini bir kez daha anladık.Bu sürecin uzun olmamasını dilemekten başka yapacak bir şeyim yok.

Please Don't Remove.

FOLLOW ON INSTAGRAM

Who Am I?

Who Am I?
Lorem ipsum dolor sit amet, consectetur adipiscing elit. Sed pellentesque nibh enim, quis euismod enim lacinia nec. Phasellus quam diam, semper in erat eu. Lorem ipsum dolor sit amet, consectetur adipiscing elit. Sed pellentesque nibh enim, quis euismod enim lacinia nec

Search

DESIGN+CODE AFRAS STUDIO|2022