SEARCH BOX

SLIDER

Ağaç Ev Sohbetleri-4



Özgür olduğunuzu düşünüyor musunuz? Özgürlük sizin için ne anlam ifade ediyor? Size göre özgür olmanın sınırı nedir?

Özgürlük kelimesinin anlamı da kendisi kadar geniş olduğunu düşünüyorum.Çünkü bu kelime bir çocuğa bir gence bir yaşlıya daha doğrusu bir canlıya farklı anlamlar çağrıştırır.Mesela bir çocuk için oyun oynadığı her gün özgürlüktür. Annesinden izin alıp yediği dondurmalar onun için birer özgürlüktür.
Biz zamanla büyüdükçe bu kelimenin anlamı da bizimle büyüyor.Hatta farklı kalıplara bile bürünüyor.
Çocukken yaz tatillerini iple çekerdim.Okulun olmadığı,derslerin olmadığı zamanlar benim için özgür olduğum en güzel günlerdi.
Biraz daha büyüdüğümüzde oyun oynamak aklımıza düşmezken,sınavlardan kurtulduğumuz o anlar bizim için özgürlüktü.

Biz özgürlüğün sadece insanlara ait bir düşünce olduğunu sanıyoruz.Ama bir balık için ağa takılmadığı her gündür.Ya da bir kuş için uçabildiği her dakika....
Tüm canlıların ortak mirasıdır.İçimizden kimilerimiz için adalet iken kimilerimiz için işten eve dönüş yoludur.Aslında ruhumuza tutsaklık yaşatmadığımız tüm zamanlar özgürüzdür.Bazen bir bunalım gelir,ama geçer ve gider.Sonrasında gelen o rahatlama ruhumuzu doyuran özgürlüktür.
Birileri bu kelimenin anlamını sadece suçluların cezalarının bitmesinden sonra özgür olması gibi daracık bir kalıba sokar.Bir suçlu için bu anlamı ifade eder evet ama daha önce hiç suç işlememiş olanlar hiç özgürlüğü tadamayacak olanlar mıdır?Burada durup düşünmek gerekiyor.
Bana göre özgürlüğün kısa ve net bir tanımı yok.Herkes için farklı bir manaya gelirken neden kısacık bir tanıma sığdırırlar özgürlüğü anlamıyorum. Oysa özgürlüğe sahip olmak için ne bedeller ödenmiştir.Bunların birçoğu savaşlar yüzünden kanla ödenmiştir.Sırf düşünce tarzından dolayı birçok bedenle ödenmiştir.
Tüm bunlar bir yana kuş gibi uçabilmek gerçekten özgürlük mü?Bence bu sadece kuşta karşılığını bulan özgürlük kavramı.Artık uçabiliyoruz ama gökyüzüne yükseldikçe daha tutsak oluyor gibiyiz.Telefon bağımlılığı,sosyal medya bağımlılığı,her dakikasını her anını paylaşma çılgınlığı...Tüm bunları yaşantımızın merkezi haline getirmişken bir madde bağımlısından farkımız yokken özgür müyüz sizce?

Özgürlük sizin için en anlam ifade ediyor sorusu aslında tanımını yapamayacağım bir şey.
Bir çocuğun yıkık şehirlerin ve bombaların altında değil de parklarda oynaması,
Bir babanın ya da annenin çocuğuna sarılması,
Bir insanın kıyafetinden dolayı yargılanmaması,dışlanmaması,
Bir insanın düşünce tarzından dolayı küçük görülmemesi,
Her bir hayvanın doğal koşullarında katledilmeden,yerinden edilmeden yaşaması,
Bir insanın hakkı olan eğitimi alması,
Çocukların işçi olarak çalıştırılmaması,
ve daha birçok durum bana göre özgürlüktür.

Aslında özgür olmanın sınırı,özgürlük ne değildir sorusunun da cevabını verebilir.
Kimsenin yargılanmadığı,herkesin istediği suçları işleyebileceği,rahatça tutumsuz tavırlar sergileyeceği bir dünya özgür değildir.
Özgürlük sonsuz tane tanıma sahip olsa da sonsuz olmayan bir olgudur.

Ağaç Ev Sohbetleri -3


Farklı şehirlerde hatta farklı ülkelerde yaşayan ancak her hafta ağaç evde toplaşan kişiler olarak bu hafta yaşadığımız şehirleri konuşmayı istedik: Yaşadığınız şehrin sevdiğiniz ve sizi oraya bağlayan özellikleri nelerdir? Şehrinizde gitmeyi tercih ettiğiniz yerleri, meşhur yemekleri ve bir gün uğrarsak bize önerebileceğiniz aktiviteleri tanıtır mısınız?


Ankara'yı tam olarak bilmeyen biri olarak size nasıl tanıtmalıyım bilmiyorum.
Ankara'ya ilk kez gelenlerin listesinde başı çeken Anıtkabir. Özellikle milli bayramlarda gerek şehir içinden gerekse şehir dışından gelen genç,yaşlı,çoluk-çocukla doluyor.26 Ağustosta bende tekrar gitme fırsatı buldum.Dönüşte yolu karıştırdığımızdan Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nin yoluna girmişiz.Polisler o yolu diğer sürücülerin kullanmasına izin vermiyorlar sanırsam.Haklılarda Külliye'ye ait bir alan.Polisler bizi yol konusunda ciddi bir şekilde uyardılar..Ama çok şükür ki yakınımız polisti.Çok sorun etmediler.
Kaynak:Kilsan Blog
Anıtkabir'den sonra o civarda Atatürk Orman Çiftliği var.Henüz hiç gitmedim oraya.Zaten yolda kayboluş sebebimiz siriye uyarak buraya gitmek istememizdi.Polislerden sonra geri eve dönme kararı aldık.

Ardından gezilecek bir diğer yer Sıhhıye'de bulunan Etnografya Müzesi..Selçuklu'dan günümüze kadar gelen süreçte bizi biz yapan değerleri bu çatı altında bulmak mümkün.
Kaynak:gezdimgördüm
Ardından biraz ilerleyince Hacı Bayram Camii var.Önemli bir kişi olan Hacı Bayram Veli'nin türbesi burada bulunuyor.Cuma günleri tıklım tıklım doluyor.Bana da hep bu günlerde gitmek nasip olduğundan kapıda içeriye girmek için az sıra beklemedim.Size tavsiyem bu günlere denk gelirseniz namaz vaktinden 1 saat önce gidip orada beklemek olacaktır.Camiinin iç kısmı 

Bu caminin hemen yanında ise bir tapınak var.Augustus Tapınağı...Hakkında pek bir bilgim yok.Ankara'nın Roma egemenliği altına girdiği dönemde yapılmış.Başlarda bir kilise değilmiş.Sadece Galat hükümdarı imparator Augustus 'a bağlılığını göstermek için yaptırmış.
Sırada Ankara Kalesi var.Ben bir kez gittim.Çok yüksekte olduğundan pek bana göre değil.Arkadaşımla gitmiştim.Bir yol ne kadar uzatılırsa uzatmıştık galiba...
İnişte daha münasip bir yol bulduk.Dediğim gibi kalenin kenarlarında herhangi bir duvar ya da korumaya yönelik demir olmadığından beni biraz zorlamıştı.Kenarlara pek yaklaşamamıştım.

Son olarak Ulucanlar Cezaevi'nden bahsetmek istiyorum biraz.Az çok hepimiz adını duymuşuzdur.Bu duvarlar ardında insanlara neler yapıldığını da...
Ankara'da gezilecek birçok yer mevcut.Ben gitme fırsatı bulduklarımı yazmak istedim size.Ankara'yı bilmeyen biri olarak ancak bu kadar anlatabiliyorum.

Bazı Değişiklikler




Biliyorsunuz ki bir yazımda bazı kararlar aldığımdan bahsetmiştim.O kararları bir süredir uyguluyorum.
Ajandamı tam manasıyla faaliyete geçirdim.Plan yaparak yaşamak şuanlık süper gidiyor.
Bazen aksaklıklar oluyor ama yapamazsam zorlamıyorum maalesef.Kendime yeni bir hedef daha koydum.Erken kalkmak...Bu durum beni çok zorlayacak.

Erken kalkmak dediysem 5-5:30 gibi saatlerden bahsediyorum.Bu saatlerde çok hareketli şeyler yapmama kararı aldım.Gönül ister ki erken kalkıp spor falan yapasın ama tek başımayken pek istemiyorum açıkçası...
Belgesel izlemeyi çok seviyorum.Bu saatlere her gün bir belgesel koydum zaten en fazla 1 saat falan sürüyor.Güzel bir site buldum.Harika belgeseller var.
Ardından da 30 dakikalık ingilizce çalışmaya kendimi ikna ettim.
Zaten ingilizceyi biraz biliyordum.Lisede ki hocam sağolsun çok iyi öğretmişti.Cümle kurmayı hala biliyorum ama bazen aklıma şu kelimenin ingilizcesi neydi diye takılınca hatırlayamadığımı fark ettim.Kelimelere ve konuşulanı anlamaya odaklanacağım.

Ders çalışmaktan falan uzunca bahsetmeyeceğim onlar zaten yaptığım şeyler.Ama tempomu arttırmaya gayret edeceğim.Birde matematik var...Kendimi iyice geliştirmem gerekli.Türevler,integraller biraz unutuldu.Tekrar etmem lazım.

Yatarken okunacak kitaplar için listemi ajandamın bir sayfasına yazdım.Okudukça yanlarına tik atmak çok hoşuma gidiyor.Okuduğum kitapların filmlerini izlemeyi düşünüyorum.Bir rus dizisi buldum.Anne Karanina kitabını dizi yapmışlar.Ama biraz daha araştırınca henüz Türkçe altyazılısı olmadığını fark ettim.Bu hayallerim de suya düştü.Diziyi izleyemeyecek olmam hevesimi kırmadı rusça müzikler keşfetmeye başladım.




Mutfakta yeni tarifler denemeye başladım.Bu sıralar youtube' da genelde tarif ve ingilizce için takılıyorum.İzlediğim videolar bayağı iştah açıyor:)Yeni keşfettiğim bir japon kanalında takılıyorum.Çok güzel pastalar yapıyor.Aşağıdaki pastayı en kısa zamanda deneyip burada paylaşmak istiyorum

Şimdilik görüşmek üzere kendinize iyi bakın:)



Ağaç Ev Sohbetleri - 2

Edischar ve Taha'nın başlattığı bu etkinliğin ilk konusuna maalesef katılamadım ama bu haftanın güzel konusunda bende varım ve birkaç şey söylemek istiyorum :)
Bu haftanın konusu:
Doğamız giderek tehlike sinyalleri veriyor. Küresel ısınma ve çevre kirliliği en had safhada. Bunlar için geri dönüşüm, sıfır atık, daha az tüketim hatta poşetlerin paralı olması gibi önlemler alınıyor. Siz bu konuda neler düşünüyorsunuz? Geleceğimiz için daha yaşanılır bir dünyayı nasıl sağlayabiliriz?

Farklı milletlere,dinlere,görüşlere sahip olsak da hepimizin ortak bir noktası var.
Hep birlikte paylaştığımız bu dünya..
Ve söz konusu dünya olunca ortak olarak bir şeyler yapmamız gerekiyor.Eminim ki herkes böyle düşünüyordur.
Tüm ülke olarak gurur duyduğumuz tek şey poşetlerin paralı olması.Ama sadece bununla bitmiyor.Suyumuz hızla tükeniyor.Yeşil alanlar her geçen gün azalıyor.Hazır gıdaların hepsi hala plastikle paketleniyor.Bir şişe su için binlerce plastik şişe üretiliyor.Fabrikalar toprakları kirletiyor...Tüm bunlar varken poşetlerin paralı olması bir yere kadar sevindiriyor insanı.Bana göre alınması gereken çok daha fazla önlem var.Bize en kolay hangisi geliyorsa onu görüyor.Onun için önlem alıyoruz.
Maalesef dünyadaki liderlerin hiçbiri için çok anlam ifade etmiyor küresel ısınma.İçimizden birileri elinden geleni yapıyor ama tüketmek,atmak,kirletmek bize daha kolay geliyor doğrusu.Kendi yaşamımızı yok ederken diğer taraftan canların yaşam alanlarını da yok ediyoruz.Onların yaşamlarını evlerini kendimize yaşanacak yer yapmak için alıyoruz.Soylarının tükenmesine neden olmamız yetmiyormuş gibi...
Hepimiz kendi çapımızda bir şeyler yapmaya çalışıyoruz.Yaptıklarımızın yeterli olmadığının farkındayız.Kendi üzerimize düşen görevi yaptıktan sonra tamamdır bu iş diyoruz.Ama öyle olmuyor.Kendimizden başlayarak tüm çevremize bu bilinci aşılamalıyız.Büyüklerimizden pis bir halde aldığımız bu dünyayı bizden sonrakilere daha berbat bir şekilde bırakıyoruz ki onlarda aynı şeyi kendilerinden sonrakilere yapsınlar diye...Eğer bugünün küçüklerini bilinçli bir şekilde yetiştirmezsek her kuşağı daha da kötü bir son bekliyor.
Peki ne gibi şeyler yapılabilir?
Aslında bu sorunun bir kişisel birde toplumsal ilgilendiren cevabı var.
Kişisel olarak yapabileceklerimiz;
Öncelikle kendimizi tanımalıyız.Ne gibi çöpler çıkarıyoruz diye.
Örneğin her markete gittiğinde bir sürü poşet kullanmak yerine sürekli kullanabileceğimiz bez çantalar taşıyabiliriz.
Hepimizin hayatındaki çoğu çöp ambalaj atıkları.Bunları bir anda bırakmak her şey ambalajlıyken zor olabilir.Ama hazır gıdalardan sağlık içinde olsa uzaklaşarak bu atık sayısını düşürebiliriz.
Toplu taşıma araçlarını daha çok tercih edebiliriz.

Bu sorunun diğer cevabına gelirsek:
Yanılmıyorsam 1989'da ki Exxon Valdez kazasında binlerce petrol denize sızmıştı.O zamana kadar insanlar denize sızan petrollerin zararından bahsetmiyordu.Daha doğrusu bilgilendirilmemişlerdi.Daha sonra deniz canlıları ölüp karaya vurunca insanlar bunun ciddiyetini anladı.Herkes tepkisini gösterince şirket denizi temizlemek zorunda kaldı.Bugün toprak eşildiğinde hala petrol çıkıyormuş o kıyılarda.Bundan neden bahsettiğime gelirsek;şirket başlarda bunun için çok bir önlem almadı.Petrol sızması daha öncede rastlanılan bir şeydi.Ne zamanki tüm insanlar sesini çıkardı işte o zaman sorumlular yargılanmaya,denizi de temizlemeye zorlandılar.Çernobili de buna örnek verebiliriz.
Bugün hepimiz sesimizi bu yönde çıkarsak illaki bir şeyler yapılacaktır.O deniz tek kişiyle temizlenmedi bir topluluğun baskısıyla temizlendi.Ama o toplulukla tek kişilerden meydan geldi.

Son olarak işin ciddiyetinin farkına varılması için aşağıya birkaç video bırakıyorum.İzlemediyseniz veya izlemediğiniz varsa kesinlikle tavsiye ederim.


'Sıfır atık' üzerine yapılmış bir konuşma.Türkçe altyazısı mevcut.


Plastik üzerine yapılmış bir animasyon.Türkçe altyazılı olarak izleyebilirsiniz.















Please Don't Remove.

FOLLOW ON INSTAGRAM

Who Am I?

Who Am I?
Lorem ipsum dolor sit amet, consectetur adipiscing elit. Sed pellentesque nibh enim, quis euismod enim lacinia nec. Phasellus quam diam, semper in erat eu. Lorem ipsum dolor sit amet, consectetur adipiscing elit. Sed pellentesque nibh enim, quis euismod enim lacinia nec

Search

DESIGN+CODE AFRAS STUDIO|2022